Lisbon-Ramiro

By admin

 

Ramiro

”Yolculuk edemeyen insanlara neden acırız?Dıştan genişleyemeyecekleri için içlerinde de yayılıp genişleyemezler de ondan;kendilerini çoğaltamazlar,böylece içlerinde kapsamlı gezilere çıkamazlar,başka kim ve ne olabileceklerini keşfetme fırsatından yoksun kalırlar”der Yazar Pascal Mercier’in Lizbon’a Gece Treni adlı kitabında…Aslına bakarsanız Lizbon’u merak katsayımı arttıran bu kitaba müteşekkirim.Genelde kitap uyarlaması filmler aynı tadı vermez.Bu kitap ifade ettiğim varsayımı tehdit edebilir.Kitap ile neredeyse başabaş düzeyde denilebilir.

Uzun süredir kıtanın bu son kenti olan şehri seyahat etmeyi hayal etmiştik.Cana yakın ve hakikaten yardımsever insanları dikkatimi zaman içerisinde üzerine çeken önemli bir husustu Lizbon’da. Tramvayların gerçekten bir ulaşım aracı olarak kullanıldığı, kentin yokuşlu ve daracık sokaklarında nasıl kıvrılarak hareket ettiğini gördüğünüzde saygınızı kısa yoldan sevgiye dönüşmeye başlıyor.

Yedi tepeli şehri daha iyi kavramak için 28 numaralı tramvay ile şehir gezisi yapmanız lüzum ediyor…50’ye yakın müze arasında Tarihi Sanatlar Müzesi,Arkeoloji Müzesi,Azulejo Müzesi ziyareti yeterli gelebilir diye düşünüyorum. Vaktiniz olursa Denizcilik Müzesi ziyaret edilebilir. Belem Sarayı, Kaşifler Anıtı ve Jeronimo Manastırı etkileyici mekanlar.

Şehrin asansörlerinden bakış açınızı ayarlayıp kenti daha farklı bir açıdan izleyebilirsiniz.

Tagus nehri etrafında yer alan Alfama bölgesinin yanı sıra bahsedildiği kadar acılı bulmadığım ve oldukça keyif veren Portekiz Gitarı eşliğinde Fado dinletileri için Bairro Alto semtini geceleri hissetmek doğru bir karar gibi geliyor.

Ginja(likör) ve Porto şarabı şehir içerisinde muhtelif büfelerde satılabiliyor.2.kadeh promil açısından kafi.Kısaca size Lizbon’dan bahsetmeye çalıştım.Şimdi şehir içerisinde Ramiro adlı lokantadan biraz bahsetmek istiyorum.

Önünde sıralar oluşan ve yer bulmanızın zor olduğu bu restoran deniz ürünleri açısından oldukça farklı çeşidi bir arada bulabileceğiniz bir işletme.Türklerin de tercih ettiği lokantalar olması sebebi ile Türkçe menüleri mevcut.

Lizbon’da deniz ürünleri satan restoranların önemli bir kısmında akvaryum bulunuyor. Yemek istediğiniz bazı deniz canlılarını göstererek tercih edebiliyorsunuz. Sarımsaklı ve tereyağlı ekmek iştahınızı arttırıyor.

Pavurya ve ıstakoz, okyanusun dibinde olmanızın da etkisi ile günlük, taze ve son derece lezzetli. Kum midyesi muhakkak denenmeli.

Eğer bu canlıların yanında alkol tüketiyorsanız beyaz şarap doğru tercih. Alkol kullanımınız yoksa içecek olmadan da oldukça keyif alınabilir.

Fiyatlar bu seviyede bir işletme ve deniz mahsulü çeşitlerine göre makul düzeyde değerlendirilebilir.

Özellikle Mayıs ve Ekim döneminde Lizbon tercihini aklınızın bir köşesinde bulundurmanızı öneririm.

Söze başladığımız yerden konumuzu bitirelim, Pascal Mercier’in harika kitabından bir alıntı ile..

”Neden kendi hayatın için hiç mücadele etmiyorsun, oysa satrançta mücadele etmesini iyi biliyorsun demişti Florance kaç kez. Hayatta mücadele etmeyi gülünç buluyorum da ondan,demişti, insan zaten kendisiyle yeterince mücadele ediyor.”

Sevgiler.

This entry was posted in Uncategorized

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *