Yemek bir kültür bir medeniyet işi.Yani öyle küçümsenecek bir olgu değil.
Robert Kennedy ,1968’de bir üniversitede yaptığı konuşmada önemli bir tespitte bulunuyor.Ve diyor ki ”Gayrisafi yurt içi hasıla çocuklarımızın sağlığını,aldıkları eğitimin kalitesini hesaba katmıyor.Edebiyatımızın ve sanatımızın güzelliğini hesaplamıyor.Siyasal tartışmalarımızın niteliğini dikkate almıyor.Ülkemize sevgimizi ve bağlılığımızı önemsemiyor.Kısaca ,gayrisafi yurt içi hasıla hayatı yaşanabilir kılan unsurlar hariç her şeyi ölçüyor!”
Yemek için çoğu zaman yapılan değerlendirmeler ise o lezzetin ruhu dışında her şeyi ölçebiliyor.Açıkcası ülkemizde genel restoran değerlendirmesinin de sınırlı düzeyde olduğu ve popülarite ekseninde yapıldığı görüşündeyim.
Bu değerlendirmeleri yaparken de müstesna nitelikte olan restoranları daha dikkatli bir biçimde değerlendirmemiz gerektiği kanaatindeyim.O restoranlardan birisi olan Tire’de yer alan hem ot hem meze hem de et ürünlerini üst seviyede yapabilen Kaplan Dağ Restoranın’dan bahsedeceğim.
Öncelikli olarak restoranın konumu öylesine güzel ki özellikle bahar döneminde ayrıca gidilmeli.Rezervasyon gereken işletmede 2 gün öncesinden yer ayırttığımızı söylemeliyim.
Servis olarak mezelerden oluşan çeşitlilik içerisinde bizim tercihimiz Melengeç otu ve ısırgan otlu okma(yoğurma) Tire’ye özgü bir tür salata.Ayrıca Antakya muhammarasını andıran paşa mezesi nefis.Antakya’dan temin edilen salça,yoğurt,peynir,ceviz ve baharatlar ile hazırlanmış oldukça özgün bir lezzet.
Kuzu etli ve sarımsak sapı ile yapılan yemek muazzam.Sırf bu tat için bile bir kere gidilebilir.
Ara sıcaklardan keşkek sipariş ediyoruz.Keşkek basit bir lezzet olarak düşünülmekle beraber bu yörede yapılanın genel ortalamanın üzerinde olduğunu düşünüyorum.
Tandırın sonuna yetiştiğimiz için biraz kuru geldi.Ekmeği yağını çekmiş ve lezzetli idi.Tire köfte ise hafif ve lezzetli idi.
Tatlı olarak lor üzerine karadut reçeli ve tahinli fırında pişirildiğini düşündüğüm ceviz deniyor.Lor hem besin değeri yüksek hemde apayrı bir lezzet katmıştı.Ceviz krokanı muhakkak denemelisiniz.
Fiyat performansını beğendiğim restoranı sizlere kesinlikle önerebilirim.Oldukça memnun kaldım.
Bunun dışında Yiğit Kulabaş’ın ekonomik bir konu üzerinden ele aldığı husus ile ilgili başka bir tümevarım sağlayacağım.
Gig Ekonomisi denilen bir terim var.Gig kelimesinin orjininde Amerikalı müzisyenler yer alıyormuş.Bir baterist o geceliğine bir ”iş”alıyor.Bir grup içerisinde o gece sahne alınacak.Aldığınız işin adı Gig olarak isimlendiriliyormuş.İngilizce’den devşirme ”engagement”kelimesinden türetiliyor.
Gelecekte birçok meslek dalında Gig potansiyeli bulunuyormuş.Bu ekonomik olguyu Y ve Z kuşaklarının davranış biçimleri aslında meydana çıkarıyor.
İşte tam bu noktada bahsettiğim kuşakların ”yemek ve aşçılık”olgularına yaklaşımına dikkat etmemiz gerekiyor.Özellikle önemli aşçıların yemek geleneğini korumak adına ilgili kuşakları zaman içerisinde çok önemli sınavlara tabi tutmaları gerekebilir.Bu uygulama kim bilir belki de ülkemizde bir an önce ele alınarak başlatılabilir.
Aksi taktirde ağzımızın tadı ilerleyen dönemlerde biraz bozulmaya başlayabilir.Bu konuyu ilerleyen yazılarımda farklı yönlerden ele alacağım.
Afiyet olsun.
This entry was posted in Uncategorized