L.Freud portre çizerken genellikle elini gözlerinin üzerine gölgelik yapar ve kendisinden birkaç metre uzakta oturan modelinin yüzüne ve bedenine ,uzak topraklara bakan bir denizci veya aşılmaz bir ormanla karşılaşan bir kaşif edasıyla bakardı. Her detaya dikkat ederdi; her doku; kıyafetin bir parçası özeldi; hiçbir şey ona daha genel veya ideal bir şeyin bir örneğiymiş gibi görünmezdi. Bir yumurta çizerken bile , her yumurtanın farklı olduğunu keşfederdi. Portresi yapılacak model , bir gizemdi, çözülmesi gereken bir bulmacaydı. Yaptığı resmin nasıl şekil alacağına dair önceden plan yapmazdı. ”Resim yapmanın en önemli noktası ,neler olacağını bilmemenizdir. Amaç kesinlikle bir benzerlik üretmek değildi. Bunun yerine ”rahatsız edici, demek istediğim canlı” bir figür yaratmak istiyordu. Bir portrenin ”canlı”olabilmesi için de ,kendisine bakanları ”içermesi”, onlara resimde kendilerinden bir şeyler olduğunu hayal ettirmesi gerekiyordu. L.Freud’un kendisi de modellerine bakmaktansa ”onlar olmaya” daha çok ilgi gösteriyordu. Benzer şekilde bir romanı da ”neredeyse ben kendim yazmışım gibi bir his”verdiği zaman takdir ederdi. Başkalarının portresini yapmanın kişinin kendisini keşfetmesinin bir yolu olduğunu mu , yoksa farklı bir insana dönüşmek olduğunu mu söylemeye çalışıyordu? Toplumu şoke etmenin ilgili çekmek için bazen gerekli olabileceğini kabul etse de ”gerçeği söylemenin her zaman daha heyecan verici olduğunu düşünmüşümdür”derdi. Her şey den önce gerçeği bilmeyi ,”herşeyi gerçekte olduğu şekliyle görmeyi”istiyordu. Ancak hangi gerçeklikti bu ?Resmini defalarca yaptığı eşi hakkında ”Caroline’i hiçbir zaman o kadar iyi tanıyamadım” demişti. O zaman insan bir başkasını nasıl iyi tanıyabilir veya hatta kendini nasıl iyi tanıyabilir?”Aşık olmak” demişti, ”diğer kişiyle ilgili her şeyin seni ilgilendirdiği veya memnun ettiği noktadaki tam ve mutlak ilgidir” şeklinde ifade ediyor T.Zeldin.
İşletmede müşteriler ile ilgili hemen hemen her şeyin çalışanlarını ilgilendirmesi ve memnun ettiği noktaları bilmek istemesi işe duyulan aşk ile de ilintili bir bakıma. Lebensmittel’de bu hava hakim aslında.
Klasik bir Alman-Avusturya restoranı. Hoş ahşap masaları, şık mumlukları, sade şarap kavı ve zevkli iç tasarımı söz konusu.
Menüsünde ;patates salatası, şnitzel, muhtelif bira çeşitleri, Alman yerel şarapları, sosis ve ekmekleri de mevcut.
Viyana şnitzel ince kesilmiş. Dana etinden. But genellikle tercih edilen kısımdır şnitzelde. Etin dövülme kısmı sanki biraz geçiştirilmiş. Pürüzsüz değil. Harcı iyi. Daha çıtır olabilir.
Öncelikli olarak kalça kemiğinden kuzu eti yapılan tabak sipariş ediyoruz. Kullanılan etin kalitesi iyi. Fakat yumuşaklığı tutturulamamış. Şarap sosunda tarçın kullanılmış. Patatesin tuzu önde. Malzeme açısından sorun yok. Ancak dengenin tam anlamıyla kurulamadığını düşündürdü.
Viyana stili beef goulash(gulaş).Etin sosu leziz. Eritilmiş havuç iyi pişirilmiş. Tereyağı ve kreması kıvamında. Kaliteli malzeme kullanıldığı anlaşılıyor. Yanında servis edilen yumurtalı erişte (spatzle) tabakta olmasa da olur.
Dana yanağı yanında kök sebzeler püresinde kereviz , pırasa ve ravent sapı kullanılmış. Kereviz tadı baskın. Biraz damağımı zorladı. Dana yanak yumuşak ve sulu. Dinlenme süresi de etkili görünüyor.Baharat çeşnisi tabağın geneline pozitif bir katkı sağlamış. Kombinasyon başarılı.
Yanında 2018 Riesling Heymann-Löwenstein (Winningen-Mosel-Rheinland Pfalz)tercih ettik. Meyvemsiliği doğal olarak önde, mineralitesi zengin. Asiditesi canlılık vermiş.
Belirli bir standardı olan işletmenin menüsü ülke mutfağını yansıtıyor.
”Kıyıdan uzun süre kaybolmaya razı olmadan yeni topraklar keşfedemez insan”der A.Gide. Berlin’de kaybolmadan, şehir merkezine yakın, iyi vakit geçirebileceğiniz ve güzel yemek yiyebileceğiniz bir restoran Lebensmittel İn Mitte.
Keyifli, fiyatları para birimine göre makul sayılabilecek seviyede.
Adres:Rochstrabe 2 ,10178 Berlin
This entry was posted in Uncategorized