”Milano’da , Başpiskopos Borromeo ilan ediyordu ki , bu zina yapan ,nankör ,Tanrı düşmanı ,kör ,deli ,çirkin ve hastalıklı dünya , maske takarak şehvetli pagan eğlencelere teslim olmuştu. Ve maskelere karşı hükmünü ilan etmişti:” Maskeler insan suratını deforme ediyor ve bu yüzden Tanrı’yla olan ilahi benzerliğimizi lekeliyor.”
Kilise Tanrı adına maskeleri yasakladı. Bir süre sonra , bu kez özgürlük adına , Napolyon’da onları yasaklayacaktı. Commedia dell’Arte’nin (16.yy İtalyan halk tiyatrosu)maskeleri kurtuluşu kuklaların arasına sığınmakta buldu.
Kuklacılar tiyatrolarını dört tane sopa ve bir parça kumaşla , hokkabazlarla ,gezginlerle , göçebe müzisyenlerle , öykü anlatıcılarıyla ve festival kahinleriyle paylaştıkları şehir meydanlarında kuruveriyorlardı. Ve maskeli kuklaların konuşmaları ne zaman efendilerin aleyhine kaysa , polisler hemen gelip kuklacılara birkaç sopa indiriyor , sonra da kodese tıkıyordu. Kuklalar orada , boş meydanın gecesinde , içinde el olmayan eldivenler gibi terk edilmiş bir halde kalıyorlardı.”şeklinde aktarıyor Eduardo Galeano.
Maskeler birçok alana sıçradı günümüzde.
Zaman içerisinde yeme-içme sektörü de fazlası ile nasibini aldı bu durumdan. Şatafatlı ve tamamen sosyal medyaya yönelik şov amaçlı sunumlar, fine dining adı altında lezzetin önüne geçen ve sadece görselliğe hitap eden niteliksiz tabaklar, tamamen ticari amaçlı kurulan , devasa;Hollywood stüdyolarının yapaylığı çağrıştıran ve zincir restoranlar açarak hayatına ”garabet restoranlar” olarak devam eden birçok işletmede maskeli baloya destek veren figürler arasında yerlerini aldılar.
Tabi bunların yanında maskesiz, hile yapmadan, tekstürel özelliklerini koruyan,geleneksel yöntem ile, iyi malzeme ve doğru tekniklerden şaşmadan hayatını sürdüren işletmelerde yaşam savaşını sürdürme gayreti içerisinde.
Ankara Kalesi çevresinde faaliyet gösteren Dursun Usta’da maskesiz işletmelerden. Döner ve köfte üzerine faaliyet gösteriyor.
Meşe kömürü ile pişirilen dönerde erkek kuzunun but kısmı kullanılıyor. Etin yağ durumuna göre kuyruk yağı da ekleniyor. Marinasyon kısmında tuz ve domates suyu tercih ediliyor. Kuzu eti seçiminde titiz davranıldığını düşünüyorum
Takılan döner çok miktarda hazırlanmıyor. Öğleden sonra bitiyor. Etin son kısmına yetişebiliyoruz. Servisin ilk saatleri yerine bu saatler bana göre daha iyi. Dönerin alt yada üst kısmında pişim daha orantılı oluyor.
Pişimi gayet iyi. Yağlılığı ve lezzeti de. Adeta cağ kebabı ile et döner arası bir bileşim söz konusu. Fakat kesimlerde yeknesaklık yok.
Dönerin yanına köfte sipariş ediyoruz. Biraz kurumuş. Daha yağlı olabilir. Tercihim dönerden yana.
Lezzet bakımından(etin tedariği, aynı cins ve aynı yöreden gelmesi, beslenme biçimi v.b. birçok neden) istikrar her seferinde sağlanması ülke şartlarında zor. Buna özen gösterildiği takdirde çok iyi bir döner yeme ihtimaliniz yüksek.
”Mutluluk sessiz, sıradan şeylerdedir. Bir masa , bir sandalye , sayfaların arasına saplanmış bir kitap.Ve gülden düşen bir yaprak , ve sessiz oturduğumuzda titreyen ışık ”diyor ya Woolf
Benim için mutluluklardan iyi bir döner tadabilmek kimi zaman!
Dursun Usta’da doğru adreslerden.
Fiyatlar ortalamanın üzerinde.
Afiyet olsun
Adres:Kale , Can Sk. No:31 Altındağ/Ankara
This entry was posted in Uncategorized