”İngilizcedeki win (kazanmak) kelimesinin arzulamak anlamına gelen Hint-Avrupa kaynaklı wen kökünden , lose (kaybetmek)kelimesinin ise serbest bırakmak anlamındaki los kökünden türemiş olması tesadüf müdür? Kazanma-kaybetme oyunları oynamamız özgürlük zanaatına elimizi alıştırmanın bir yolu olamaz mı? İspanyolca da kazanmak kelimesinin karşılığı olan ganar , Got dilinde gıpta etmek , göz dikmek anlamına gelen ganan’dan türemiştir , perder (kaybetmek) kelimesinin kökeni ise Latincedeki perdere kelimesidir ki özgün anlamı ”tamamen elden çıkarmak”tır. İdealine sahip olmayı istemeyen , kaybetmek için oynayan büyük aşık , savaşta ve işte bütün meselenin alelade bir sahip olma çekişmesinden ibaret olmasına karşın aşkta önemli olanın , oyunun kendisi olduğunu keşfetmişti. Oyun oynamaya hevesli olmak yaratıcılığı önkoşullarından biridir. Aşk , yaratıcılığı sekteye uğratan bir şey olmak şöyle dursun , yaratıcılığın bir dalıdır.” şeklinde ifade eder Theodore Zeldin.
Şeflikte yaratıcılık gerektiren meslekler arasında. Hele birde aşkla yapılırsa…
Vasatlığın ve monotonluğun sözünün geçtiği, durak bilmeyen dünyada; aşk ile iş yapılan yerlere en güzel örnekler arasında sayılabilir Psipsina. İsmi kedi dostlarımızdan geliyor.
Pisipisi…
Güler yüzlü çalışan yapısı, garsonların ürünlere hakimiyeti/bilgisi, ortamın sıcaklığı ilk izlenimin ne kadar önemli olduğunu hemen size hatırlatıyor.
Leardis çok iyi bir garson. Samimi ve esprili.
Tezgaha göz atıyoruz. Tüm balıklar ve deniz mahsulleri son derece taze. Kararsız bırakıyor.
Öncelikli olarak kahve fincanında başlangıç olarak servis edilen balık çorbası enfes. İçerisinde yer alan kereviz ve patates tadı damağa hoş bir aroma bırakıyor.
İlk olarak tercihimiz tarama oldu. İçerisinde balık yumurtası olarak morina balığı kullanılmış. Ayrıca soğan, zeytinyağı, biraz ekmek ve meslek sırrı diye bahsettikleri tamamlayıcılar da tabağa apayrı bir doku kazandırmış. Ne çok yoğun ne çok hafif. Her çatalda damakta bir zevk şöleni yaratıyor. Porsiyonu büyük ve ciddi bir övgüyü hak ediyor. Bugüne kadar tattıklarım arasında en iyisi desem sanırım abartmış olmam.
Izgara kalamar; Dışı hafif sert içi sulu. Çok iyi bir ızgara tezgahı kullandıklarını söyleyebilirim. Gerçekten iyi pişirilmiş.Ustalık eseri.
Ahtapot son derece taze. İnce kesimi hoşuma gitti. Yumuşak-sert arası bir yapıda. Dengeli. Lezzeti gayet iyi. Denizden çıkmış masamıza gelmiş gibi adeta. Sos ile kusurlar örtbas edilmeye çalışılmamış.
Feta çok iyi pişirilmiş. Kırmızı biber ve kişniş tat düzeyini yukarı taşımış. Daha önce Yunan adalarında tadım tecrübelerime göre kıyaslarsam feta peynirinin kalitesini çok iyi bulduğumu söyleyebilirim.
Lakerda ülkemizde yapılanların aksine tuna balığından yapılmış. Tuzu biraz fazla. Orta sertlikte.
Barbun boyutu iyi. Yağı içinde ne var ne yok gibi. Gerçekten çok taze. Her şey o kadar iyi ki fotoğrafını maalesef çekmeyi atladık.
Deniz mahsullü arpa şehriye tavsiye üzerine alıyoruz. Bu tabak 2-3 kişilik. Malzemeden kaçınılmadığı görülüyor. Karidesler sulu ve taze. Kırmızı biber yakışmış. Şehriye seçimi birinci sınıf. Yoğun peynirli (mozarella). Kaşar boca edilmemiş. Sıcak tüketmek gerekiyor. Aksi halde kuruma olması muhtemel.
Bir büyük övgüyü de bu tabak hak ediyor. Sadece bu tabak için gelinebilir.
Tatlı olarak; un helvası ve alkolsüz limon sorbe ile kapanışı yaptık. Helvası az şekerli. Sorbe damağı temizliyor.
Gastronomi yiyecekler ile yaratma sanatı esasında. Yaratma baskısı ile sürekli bocalayan kimi şeflerin basitliğin aslında ne kadar da kıymetli olduğunu görmeleri adına yolun düşürmesi gereken işletmelerden.
Fiyatlar son derece makul.
Afiyetle kalın.
(İşletme önerisi için Temel Akgönen beyefendiye teşekkür ediyorum)
Adres:Colonel Zisimopoulos/Atina
This entry was posted in Uncategorized