” Flashback; bir filmde , içinde kronolojik sırayı bozarak geçmişe dönülmesini ifade eden bir anlatım tekniği olmakla birlikte , sadece filmlerde kullanılmadığını belirtmek gerekiyor. İlk olarak edebiyatta görülen bu anlatım tekniği , sinemada ise ilk kez Fransız Ferdinand Zecca’nın yönettiği 1901 yapımı Bir Suçun Öyküsü filminde kullanıldı. Geriye dönüşler , genellikle Baba 2(1974) örneğindeki gibi eski tarihli olayın hemen bitmesi ve şimdiki zamanın geri dönülmesiyle sonuçlanır. Fakat bazen de bir filmin başında bir anlatıcıya yer verilir ve filmin tümü bir geriye dönüş olarak aktarılır. Örneğin Titanik (1997) filminin tamamına yakını , gemi kazasından kurtulan Rose’un yaşadığı bir geriye dönüş üzerine kurulmuştu. Geriye dönüşlerde geçişler , genelde zincirleme geçişlerle yapılır. İki çekim arasına bir ışık patlaması şeklinde efekt konarak yapılan geçiş veya geriye dönüş sırasında oyuncunun gözüne zoom yapılarak geçişin sağlanması da sık kullanılan yöntemlerdir. Bazen de geriye dönüş yapıldığının izleyici tarafından daha iyi anlaşılabilmesi için geçiş anında kısa bir ses efekti/müzik de kullanılıyor. Bir karakteri veya olayı daha derinlemesine anlamak , karakterin gelişimine yönelik katettiği yolu görmek ve arka planını kavramak ve kimi zaman da sürpriz yaratmak için kullanılan geriye dönüşler , sinema tarihi boyunca sayısız filmde kullanıldı/kullanılıyor” şeklinde aktarıyor Olcay Bayır Sine sözlük adlı kitabında.
Yunan adalarında hissettiğim duygulardan birisi de tamda bu geriye dönüşlere benziyor. Çarşı dokusunun adalarda şık ve tertipli bir şekilde aslına uygun şekilde yenilenerek korunması , telaşsız bir yaşamın genel yaşam anlayışına yansıyan özenli yansımaları, ücretsiz plaj seçenekleri ,denizlerin bir sanatçı hassasiyeti ile toplumun her kesimi tarafından korunması veyahut bir restoranda tepende yemeğinin bitmesini bekleyen bir garsonun olmaması çocukluk ve gençlik dönemlerine götüren geri dönüşler bir bakıma.
Kos adası da diğer Yunan adalarına benzer şekilde bu hissiyatları bırakıyor bende…
Sxolarxeio çarşının yakınında köşe başında sayılabilecek keyifli bir işletme. Özellikle akşama doğru sakin bir şekilde yemek yiyebilirsiniz burada.
Petoiva; hafif ve yumuşak içimli sofra şarabı niteliğinde. Sıcak bir akşam üstüne uygun.
Sebze krokette mücver panelenmiş. Yağını tutmamış. Kıtır. Çok leziz bir ara yemek.
Köfte sulu kalmış. Ancak çok az bir süre daha pişirilebilir. Sanırım bir miktar ekmek kullanılmış. Sosis kasap işi. Muazzam.
Feta peynirli mısır gevrekli tabakta iyi bir feta peyniri kullanılmış. Mısır gevreği ile kaplanarak bal ile beraber tatlı ve tuzlu hoş bir lezzet yakalanmış. Popüler kültüre uygun bir şeyler yapılmak isteniyorsa bu örnek fena sayılmaz.
Tütsülenmiş dana etinin özgün bir aroması var. Ağaç aroması geçişi damağı mutlu ediyor. Orta sertlikte. Meşe odun talaşı ile tütsülenme işlemi yapıldığını düşünüyorum. Fakat teyit edemedik.
Geleneksel Japon evlerinde bulunan gömme ocak sistemine ‘irori” denir. Japonlar için hane halkının bir araya geldiği , yemek pişirdiği ve ısındığı bu yer , evin merkezidir. İrori işlevinin ötesinde kültürel bir öneme sahiptir
Sxolarxeio irori’ye benzetebilir. Güzel yemek yenilen , ısınılan ve kültürel dokuya katkı sağlamayı başarabilen hoş bir yer.
Orta üstü lezzetleri bulabileceğiniz genel anlamda olumlu izlenimler bırakan bir işletme. Rezervasyon gerekebilir. Fiyatlar uygun
Afiyet olsun.
This entry was posted in Uncategorized